Bu hafta Leman Kültür'de iki tek atıp stand-up izlemek, Mephisto'da kahve içip plak kırtasiye bakmak, Beyoğlu SALT'ı gezmek ve tabii gazetecilerin protesto eylemi için İstiklal Caddesi civarındaydım. Laf aramızda, konuşulan dillerden kendimi azınlık hissettim ve çoğunluk olmanın verdiği suçluluk duygumdan azade oldum kısa da olsa...
Haber yazma ve haber alma özgürlüğünü iyice sıfırlamaya niyetli yeni "dezenformasyon" yasasını protesto etmek için bir grup gazeteci Şişhane'deydik. Sayımız maalesef azdı. Soldan say 150, sağdan say 200 kişiydik topu topu.
Belli ki gazeteciler arasında da ciddi bir iletişim sorunu var. Aksi hâlde eminim daha kalabalık olurduk. Örneğin dün (23 Haziran) tutuklu 16 Kürt gazeteci için Şişhane'de yapılan protesto gösterisinden benim de haberim olmadı. Suçlu ayağa kalksın deyip susacağım. Yoksa, otoritenin gazetecileri bu kadar bezdirmiş olması ihtimalini düşünmek bile istemiyorum.
Benim gibi 'boomer' sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Halbuki Cihangir HomeRoom'dan meslektaşlarım #Tarih Gürsel Göncü ve Tele1 Zeynel Lüle bile oradaydılar. Benden iki kuşak sonrayı artık zor tanıyorum. Yine de sarılıp öpüştüğüm 30-35 kişi çıktı.
Bir de genç meslektaşlardan ricam var. Ne olur, sizlerden gazetecilere yakışan yaratıcı ve yeni sloganlar bekliyoruz.
Son bir bilgi: T24'ten Hasan Cemal ve Mehmet Y. Yılmaz, Bodrum'daki villalarında tatilde olduklarından Şişhane'ye gelemediklerine çok üzüldüler. Neyse bir dahaki sefere.
LGBTİ+'nin Onur Haftası, İstanbul'dan Gaziantep'e oradan Datça'ya her tarafta yasaklandı. Bu yasaklamanın hem Anayasa'ya hem uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu vurgulayan İnsan Hakları Derneği toplantısına gitmeyi pek düşünmüyordum. Fakat T24'e giderken İHD önündeki onlarca polisi görünce derneğe girdim.
İHD öncülüğünde İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı toplantısına katılanlardan çok daha fazla sayıda kalkanlı polis dışarıda bekliyordu. Devletin yurttaşlarını korkutmak için bu kadar zahmete girmesi inanın çok trajikomik. Hakkını aramayı bilmeyen yurttaştan kimseye hayır gelmez.
* İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı'ndan Ankara'da açıklama: Ayrımcılığa karşı LGBTİ+'ların yanındayız.
* Temiz Enerji Vakfı’ndan “Kent Konseyleri, Hemşerilik Potansiyeli ve İklim Krizi” webinarı, 27 Haziran’da Zoom üzerinden düzenlenecek. * İKSV'nin düzenlediği Gezgin Salon Festivali'ne geri sayım başladı. Program ve sanatçılar ile ilgili detaylı bilgiye https://saloniksv.com/tr web adresinden ulaşabilirsiniz.
Uzunca bir aradan sonra Kadir İnanır'la bir akşamüstü içkisi içmek çok iyi geldi. Hepiniz merak ediyordunuz. İnanır, azıcık yorgun ama yine çok keyifli ve şıktı. Mahallenin yazarlarından Seray Şahiner'le birlikte çok keyifli bir sohbet yaptık. Siyaset de konuştuk, sinema da konuştuk. Edebiyata da değindik.
Kadir İnanır'ın neden cep mendili taktığını merak ediyorsanız söyleyeyim. Bizimle muhabbete girmeden önce kıramadığı için Ot Dergisi'ne bir röportaj vermiş. Hava çok kararmadan vakitlice dağıldık.
Arkadaşım Ramize Erer'in kocası Tuncay Akgün, Cihangir HomeRoom'dan arkadaşım ama ben onun yıllardır açık olan Leman Kültür'üne ilk defa geçen hafta gittim. Çok da iyi etmişim. Bu kadar hengâme arasında içkimi yudumlayıp gepegenç stand-up'çıları izlemek çok iyi geldi.
Çocuklar beni şaşırttılar. ODTÜ'de şurada burada, sosyoloji, felsefe, öğretmenlik okumuşlar ama gerçekten komiktiler. 90 dakikanın 75 dakikası dolu dolu kahkahalarla geçti.
Fotoğraflarını koydum ama ben yine de hatırladığım kadarıyla isimlerini de söyleyeyim: Leyla Ezgi Dinç, Samet Karadeniz, İrem Ekin, Umur Kılınç ve Hilmi.
Eğer stand-up seviyorsanız bu cuma-cumartesi ve pazar İmam Adnan Sokak'ta Leman'a bir uğrayın derim.
Eski gazeteci ve zengin Ahmet Sarper, orta zenginliğe düştüğünden beri Bodrum'da yaşıyor. Kemalist arkadaşım, vali kızı Nesrin'le evli olan Ahmet Sarper, Bodrum'da bir sergi açıyor.
"Renklerin dansını soyut bir dille anlatan" Ahmet Sarper'in sergisi, 29 Haziran-15 Temmuz arasında Göltürkbükü'nde Flamm'da sergilenecek.
* Bir arkadaşım "Yahu sen televizyonda falan da çalıştın, gazetecisin şu Kuş Uçuşu dizisini bir izlesene" demeseydi inanın ki Netflix'teki bu diziyi farketmeyebilirdim. Aslında iyi de olurdu ama izledim.
Aman tanrım, ne göreyim. Lisedeyken Karşıyaka'da Açık Hava İpek Sineması'nda gördüğüm All About Eve'in (Perde Açılıyor) perişan edilmiş hâli değil mi? Ünlü tiyatro oyuncusunu canlandıran Bette Davis ve onu yerinden etmeye çalışan yardımcısı Anne Baxter, diziyi görebilselerdi mutlaka dava açarlardı.
Kuş Uçuşu'nda tiyatro, televizyon haberlerine taşınmış. Bütün davranışlar ve dekor bir televizyon kanalı değil, gazino havası veriyor. Yani yönetmen ve senarist, 1950'lerin 'Hollywood glamour' havasını 2022 Türkiye'sinde bir televizyon kanalına taşımışlar. Tabii ki olmamış.
Ek olarak, Bette Davis'e iki çocuk ve de evde onlara bakan bir koca eklerseniz, dizi 'yerlileşmiş' olmuyor. Şimdi ister inanın ister inanmayın, ikinci bölümün yarısında vazgeçtim ama psikopat mı hırslı mı doğrudan kötü mü olduğunu anlamadığım genç kız (Miray Daner), eminim orta yaş kapısını çalan ünlü sunucuyu (Birce Akalay) alt etmiştir. Mutlaka prodüktörü baştan çıkarmıştır, hatta melek gibi kocası bile raydan çıkmış olabilir. Çok merak ediyorsanız, oturun siz izleyip karar verin. Bütün televizyon kanallarından da bir talebim var. Anladık, politicaly correct olamıyorsunuz, hiç değilse aesthetically correct olun.
* Aşağıda göreceğiniz fotoğrafı Montenegro'daki Gonzo Haber Ajansı muhabirim gönderdi. Türkiye, ifade özgürlüğü, açlık sınırı diye inlerken bizim birtakım az ve orta ünlü medyacılarımız Karadağ'da yerel şaraplar içiyorlarmış. Sana ne demeyin çünkü bunlardan üçünü daha stajyerken ben işten atmıştım ve daha sonra da hepsi benden zengin olmuştu. Daha önce de yazdığım gibi...
Bu fotoğraf elime geçtiği anda intikam almak için kullanmamam mümkün değildi. Semercioğlu'nun bana getirdiği orta pahalı Karadağ şarabı bile beni ikna etmedi.
Taa Ankara'dan arkadaşım Murathan Mungan'ın katıldığı hiçbir olayın kötü olmayacağından emin olduğum için alenen reklamını yapıyorum. Şakiro'ya saygı gecesi.
Tansiyonum izin verirse mutlaka gideceğim.
Bu hafta müzik önerisini Ragıp Duran'ın Özgürüz Radyo'daki programına ayırdım. İçinde Josephine Baker, Pink Floyd, The Beatles ve tabii ki The Rolling Stones var.
Tuğrul Eryılmaz kimdir? Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü. Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı. İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı. Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi. 1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti. Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı. Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi. |